Sabretmek, zorlanmak, mücadele etmek üzerine

Belki bu bir günlüğe dönüşür belki dönüşmez bilemiyorum ama şu an yazmaya çok ihtiyacım olduğu için yazıyorum. Aksi takdirde mümkün değil gerginliğimin dinmesi.

7 Eylül pazar Sırbistan havayollarıyla Brüksel’e ulaştım. Bugün daha 5.gün. İlk gece berbattı, yorgunluk, tedirginlik, yer yön bulma derken ciddi anlamda çaresiz hissetmiştim. Liege uzanan trende özellikle tepeden aşağıya pişmanlık gerçekten bir kumaş yüzeye sahipmiş gibi vücudumda dolanmya başlamıştı. Her şey güzel olacak…

Bunları diyerek, böyle düşünerek geldim buraya, tez döneminde olan biri olarak ciddi bir risk aldım. Fatma’larda kaldım 3 gece ve sonra bana bir arkadaşını buldu Florine.

Kaç yaşında olduğunu bilmiyorum ancak tahmin ediyorum ki benden büyük bu yüzden 30’larında olsa gerek. Trende beni sarmaya başlayan sıkı pişmanlık genişlemeye yerini keyifli haberlere bırakmaya başlamıştı. ESN grubunun planları ve etkinlikleri belirliydi. Bizden hepsine hemen hemen katılmamız bekleniyordu. Ancak aklımda ev derdim oldukça düşünemiyordum arkadaş edinmeyi, gezmeyi vs. Açıkçası tanışma toplantısı olduğunda da gittim ve yalnız takıldım. Atlayamadım kimseyle konuşmak için, hem nasıl yaparım bilemedim hem de istemedim. Ancak etkinlikten etkinliğe geçtikçe toparlarım, nasılsa 5 ay burdayız dedim.

Fatma arabasıyla beni buraya bıraktığı için memnundum çünkü valiz taşımak hele oradan buraya bana ciddi sıkıntı yaratacaktı. Birilerinin bana geldiğimde yardım etmesi çok iyi olmuştu ancak kafamda hep sorular vardı, stresliydim, ne zaman yatarsam yatayım uyuyamıyordum. İletişimimi iyi tutmaya ne kadar da hemfikir olmasam toleranslı olmaya çalışıyordum. İlk gece bu evde yemek yedik, kız kardeşi Noelin de vardı. Tatlı bir kız. Fatma gitmeden beyaz şarap içtik, biraz sohbet ettik. Heyecanlıydım. Belçika’lı olduğu için Florine her yeri biliyordu kız kardeşi de öyle. Ayrıca aynı okula gidiyorduk, arabası vardı ve master yapıyordu. Şu anda Almanya’da olan bir sevgilisi vardı, 30 yaşlarında. Fatma o ikisinin özel ilişkisiyle ilgili çok da güzel şeyler anlatmadı, bu yüzden sıkıntılar, gel-gitler yaşadıklarını düşündüm. Fatma Türkiye’ye gittiğinde de beklediği ilgiyi görmemiş sıkıntı yaşamışlardı ve zor zamanda yardımcı olmamışlardı. Yine de o ve Fatma iyi anlaşıyor gibiydi. İlk gece oradan buradan sohbet sürüyordu. O gece tanışma partisi vardı ve ben özellikle Tuğçe ve Gizem’le bir de gelirse Duygu’yla yüz yüze tanışmayı istiyordum. Gitmemi istemediler, dönüşüm nasıl olacak yolu bulabilecek miyim diye. Ben de gitmek istiyordum ve risk alacağım dedim. Taksiyle dönerim en kötü demiştim. Noelin’in erkek arkadaşı onu alacaktı ve dediler ki götürürüz ben yardım ederim sana barı bulmanda. Çok sevindim elbette çünkü böyle bir beklentim yoktu. Birlikte gittik ve yolda dedi ki ben de seninle geleceğim, sonra seni eve geri bırakırım. Pekala dedim. Buna bile minnettar oldum, dönüş sıkıntı olmayacak diye. Ama o sevgilisinden zar zor izin almıştı ve gergindi. Bizimle sohbet etti, bana iki bira ısmarladı. Yine de sıcak davranıyordu. Gece 12 oldu olmadı gidelim dedi. Ben de tamam dedim. Bana batmadı mesela bunlar. Yolda durduk, fazla yorganı varmış, benim kullanmam için gitti evden aldı. Sonra eve bıraktı. Yolda dedi ki böyle bir şeyi kız kardeşi rica etmiş. Elbette kafamda bir sürü soru döndü. Yaptığı kolay değildi. Yabancı bir kız geliyor ilk geceden partiye gidiyor ve evin anahtarı onda, yolu da bilmiyor. Bu işin diğer yanı. Bir diğer yanıysa, Erasmus’la buraya gelmiş bir kız, o güne kadar ev derdinden zaten etkinlik vs düşünmemiş, henüz hiç sokağa çıkmamış yürümek zorunda kalmamış bir kız o gece risk almak istiyor. Neyse ilk gece öylece bitti. Tabii ben diş fırçalayamadım, el yüz yıkayamadım yattım uyudum makyajımla. Salonda kalıyorum, bu yüzden ikimiz için de zor her şey.

Gelelim düne…Dün sabah waffle vs etkinliği vardı ben uyumak istedim, kafam rahat artık biraz uyuyayım dinleneyim istedim. Çünkü erkenden gitti Florine ve ben kapıyı onun arkasından kilitlemek için indim. Daha sonra uyudum. Öğlen gibi Noelin’e msj yazdım. Anahtarları kopyalatmaya çıkacaktık çünkü tek anahtar sorundu. Geldi birlikte çarşıya yürüdük. Daha o zaman yorgundu. Ben de evde bir şey olmadığı için açtım. Bir şeyler aldık bana sevmedim, yarısını yedim ve attım. Gittik baktığımız dükkanlar kapalıydı. Dedi ki babam gelecek kredi kartımı vereceğim. Tamam dedim. Yürürken bizim Erasmus’lulardan gördüm. Akvaryum önünde buluşma olacaktı ve oraya gidiyorlardı. Noelin’e dedim ki ben onlarla gitsem sen anahtarları kopyalatır mısın sonra beni akvaryuma götürmek zorunda kalma. Tamam dedi fark etmez, ben sana 2-3 saat sonra veririm onları. Tamam ama araşalım dedim çünkü bizi nereye götürürler bilemem. Anlaştık- sandım. Gittim milletin peşinden. Buluşma noktasına yürürken bile yalnızdım kimseyle konuşmaya çalışmadım. Ama kafam rahattı. Akvaryum önüne otobüs çektiler bindik. Yanıma fransız bir oğlan oturdu sohbet ettik biraz. Bizi limana götürdüler. Sunum yapıldı, sonra otobüsle kısa bir tanıtım oldu. Daha sonra otobüs Seraing bölgesine gitti. Uzak geldi bana orası. Neyse orada belediye başkanı konuşma yaptı ama o çıkana kadar falan masalar vardı içkiler ve atıştırmalık lokma şeklinde yiyecekler dağıtıldı. Masam kalabalıklaşmıştı, bir sürü kişiyle konuşmaya başlamıştık. Koreli kızlar özellikle çok tatlıydı. İki kadeh şampanya içtim. Sonra otobüs geri döndü ve bota bindik. O sırada artık şarjım bitmiş, telefonum kapanmıştı. Tamamen arkasındaki folyo yüzünden şarjla ilgili sıkıntı yaşıyordum. Açmaya çalışıyor açıldıkça sevgilime yazıyor sonra zaten yine kapanıyordu. Ben tüm bu süre boyunca anahtarların Noelin’de olduğunu sanıyordum. Sonra ona mesaj yazdım aradın mı bilmiyorum ama telefonum bozuldu yine anahtarlar sende mi diye sordum. Aradı beni ablama verdim dedi, kopyalattın mı peki dedim. İngilizcesi pek iyi değil. Hayır dedi başta. Dedim sıçtım çünkü 11 de yanaşıyor karaya ve iner inmez gitmem gerek. 21 numara çıkıyor diye biliyorum ama nereden nasıl bilmiyorum. Sonra Florine’den mesaj geldi. Cidden şok oldum. Büyük harflerle azarlarcasına yazmıştı ve durum çok kötüydü. Tüm gecenin sonu berbat olmuştu. Gerisi iyiydi. Genel bir gerginlik var üzerimde zaten. Nedense bir tek ben öyle gibiyim. Bir de bu mesaj gelince elim ayağım titremeye başladı. Noelin’i aradım dedim ki ablanı aradın mı haberi var mı. Çünkü haberi yokmuş gibi yazmıştı kız bana. Krizdi resmen. Bana dedi ki ablamı ara sonra beni ara olur mu. Ona mesaj yazdım ama yine de arayayım mı dedim. Ablamı ara sonra beni ara dedi. Sesi sinirli değildi ama. Aradım Florine’i. Anlatmaya çalıştım bir panik ama ne mümkün. Zaten yabancı dilde anlatmaya çalışıyorsun ve paniğim. Karşımdaki insan da sinirli. Daha ikinci gecemde benden istenen en önemli kurala zarar vermiştim. Kız uyumak istiyordu, çünkü yoğun çalışıyordu. Gerçekten anlıyor ve uyum sağlamaya çalışıyordum ama sıçmış batırmıştım. Kız bana bunun hiçbir açıklamasının olamayacağını kapıları kilitlemesi gerektiğini bu konuda beni uyardığı söyledi. Evet dedim kemkümledim bilemiyorum. Sonra iyice gerildim. Meksikalı bir kız vardı yanımda Andrea ona anlattım bir hışım. Birine anlatmam gerekiyordu, çok fena bir durumdaydım, ağlamak üzereydim. Ne yapacağımı bilemiyordum, çünkü hemen karaya yanaşsak bile eve varmam eve varacak otobüsü bulmam zaman alacaktı. Sonra Türk bir öğrenciye sordum, ona sorarken Portekiz’li bir oğlan gün boyu konuşmuştuk zaten o geldi, Esn’den yine o gün tanıştığım Yevs’e sormamızı söyledi. Çağırdık anlattım acil dedim. Maps’ten bakmaya çalıştı emin olamadı. Belki seni arabayla bırakabiliriz dedi zaten çok mutlu oldum. Ama o mutluluk o kadar hafifti ki, adeta okyanusa düşen bir yağmur damlası. Sonra bir adama sordular, yardımcı oldu ve ben bırakırım dedi. Çok memnun oldum.

Herkes gitti biz kaldık. Diğer hocalar da oradaydı. Vedalaştık herkesle, sonra arabasına gittik. Gayet rahattı adam hatta eve gitmeden bir bardak şampanya mı içsek şakaları yaptılar bottan inmeden. Şaka olduğunu biliyordum yine de bir panikle hayır dedim. Sonra öğrendim ki Oversea Exports dersinin hocasıymış. Ben nasıl davrandım hoşuna gitti mi gitmedi mi bilmiyorum ama ona odaklanamadım. Çünkü Florine kapıları benim için açık bırakacağını ve komşulardan rica ettiğini mesajla yazmıştı. Kapı açık kalması çok büyük riskti. Araba giderken yola iyice baktım sonra yol ortasında çalışma olduğu için tanıdım. İndim iki dakika beklerim anahtarın var mı dedi hoca. Yok zaten sorunun nedeni de bu dedim. Çünkü eve geliş çıkış saatime karışmayacağını sadece sessiz olmam gerektiğini söylemişti bana Florine. Sanıyorum bu bile doğru değil.

Eve geldim kapılar açık kilitledim hemen. Masa üstünde not gördüm. Tam okuyamadım yazısını. Ama ben de ona not yazma derdindeydim. Mesajlarına kıyasla not çok daha olumluydu. Yoksa eve gelirken düşündüğüm tek şey beni evden atabileceğiydi. Bu günden sonra yer bulmak da nasıl olurdu bilemiyordum. Ayrıca arada Fatma da vardı ve garip bir kız olduğu için üzerime gelirdi. Kimseye kötülük yapmaya çalışmadığım halde hala öyle bir beklentileri var gibiydi bu yüzden dört bir yandan üzerime geliniyordu. Florine’le konuşunca Noelin’e mesaj yazdım ve teşekkür ettim bir daha dönmedi bana. Geldikten sonra gece yine elimi yüzümü yıkayamadım, diş fırçalayamadım, çünkü mesajlarda bile hala komşuları rahatsız etmemem yazıyordu. Elimden geleni yapıyordum kolay değildi. Sadece uyumaya geleceğimi sanırken öyle olmayacağını anlamıştım. Öyle olmayacağı için olabilecek riskler gözümde görünürlük kazanmıştı.

Sabah erken kalkmam gerekiyordu Brüksel’e gezi vardı ve uyumaya çalıştım. Vücudum çok gergindi, kafamda dönüyordu bir sürü şey. Olay cidden büyüktü ve ben onu devleştirmiştim. Ucuza kalacağım diye insanların bana kötü davranmasına izin veriyorum gibi hissediyordum. Sabah onun hazırlandığını duydum, gidişini de. İç kapıyı kilitlemedi bilmiyorum neden. Mutfağa not bırakmıştım sanıyorum ki okudu ama orada bırakmış, kalkınca iki notu da attım ben de. Hazırlandım ve çıktım. Otobüs durağına gittim ama 2-3 no gidiyormuş bilemedim oradan geçiyor mu. Sordum bir kadına ingilizce bilmiyor. Başka bir kadına seslendi. Ona gittim o yardım etti. Hangi okul dedi, bir sürü okul var böyle. Sonra adresi buldum vs gösterdim, anlattım yerini ama tam adres bilmiyordum. Daha sonra anladı ve dedi ki merkezden binebilirsin. Hızlıca merkeze yürüdük sohbet ettik yolda. Ama ben paniktim çünkü diğerleri çoktan gitmişti ve on dakika falan vardı yetişmeme. Her yere yakın dedikleri ev, ortaya çıkıyordu ki öyle değildi. Merkeze kadar yürüdük, otobüs duraklarını gördük. Ancak her otobüs her durakta durmuyordu. Gittiğimiz durağın önünden 2 geçti gitti. Binemedim. İlerdekine ya da gerideki durağa gitmem gerekiyordu. Kadın yardımcı olamazdı daha da ve ben ileri gitmeye karar verdim. İleri gittim. Yoktu. Durak vardı durmuyordu. Yürüdüm, yürüdüm yürüdüm. Artık saat 8’i geçmişti ve beni bekleyemezlerdi. Açtım, evde bir şey yoktu. Her şey fiyaskoydu. Eve dönmeyi de istemiyordum ama dışarda durmak da tam çileydi. Eve geri yürürken pastane gibi bir şey aradım. Sonra buldum iki parça aldım çünkü tüm günü evde geçirmeye ayarlamıştım kendimi. Hiç çıkıp üzgün üzgün etrafa bakamayacaktım. Şimdiden çok uzun süredir buradaymışım gibi hissediyorum.

Eve geldim, üzerimi değiştirdim. Sevgilime yazdım. Onun da oradaki hayatımın, geçen sene bu zamanların kıymetini nasıl biliyordum. Burnumda tütüyordu o günler. Onunla olmak istiyordum, onunla hayatım çok kolaydı. Didişirdik ama bana kıyamayan dümya üzerinde bir tek o vardı. Ona yazdım ve ağlamaya başladım. Uyumaya çalıştım, olmadı, dizi açtım, bitirdim yattım. Sokakta çalışma olduğundan arada uyandım, üşüyordum ama çok terlemiştim. Derinden mutsuzdum, uyumak istiyordum. Uyudum. Uyandım pc açtım. Fatma viber’dan yazdı. Müsait olunca aramamı konuşmamız gerektiğini yazmıştı. Müsaitim arıyorum dedim ve aradım. Aklıma her şey geldi. Elbette dün geceyle ilgiliydi her şey. Nasılsın diye sordu ama ardından başladı. Konuya nasıl girdiğini bile hatırlamıyorum. Ama bekliyordum bu sohbeti, sadece bu şekilde olmasını değil. Beni ciddi anlamda uyardı, ben arada kalıyorum, ne aramışsın ne etmişsin, tamam Noelin kız kardeşi ama Florine’i araman lazım kız senin için kapıyı açık bıraktı bu nasıl bir risk umarım anlıyorsundur, erkek arkadaşı bile çok kızmış, bir daha olmaz umarım, o da farkında bu anahtar olmadığı için oldu ve bir daha da olmaz diye düşünüyor ama ben arada kalıyorum dedi. Anlattım bütün olayı, sonra telefonumun bozulduğunu, kötü bir niyetimin olmadığını en azından…Tam ne dedim şu an onu bile hatırlamıyorum çünkü ağlamaya başladım. Sonra sevgilime yazdım yine. Onunla konuşmaya, fiziksel temasa hele nasıl ihtiyacım vardı. Daha geleli 5 gün oldu. Sanki bir yıl…

Ciddi ciddi belki de yapamayacağımı, para yüzünden kendimi bu duruma soktuğumu ve çekilecek dert olmadığını düşünmeye başladım. Okul da sıkı olacağa benziyor. Konformist bir tutum içerisine giriyorum sanki. Gerçekten belli bir yaştan sonra kaldırabileceklerin ile kaldıramayacakların terazisi ciddi dengesizleşiyor. Türkiye’de bıraktığım tez akademik çalışma, atamalar vicdan yapmama sebep oluyor. Gezip eğlenme zamanı değil diyorum ama onu da yapamıyorum zaten. Bu kadar zorlanacağımı, yanlış anlaşılacağımı ve hemen kötü bir tutumla karşılarak dört bir yandan saldırılacağımı düşünmemişim…Bugün evden çıkmadım çıkmak istemedim, yediğim iki parça şey zaten tok tutmuyor. Fatma’larda da sık yemedim. Yarı aç yarı tok ne zaman biri bir şey verirse o zaman ancak. Florine sevgilisinin belki bir ya da iki hafta gelebileceğini söylemişti bir ara, o günlerde idare edecek yer bulurum demiştim, olmadı Fatma bende kalırsın demişti. Bugün bunun mümkün olduğunu bile düşünmüyorum. İstemiyorum çünkü. Yardım ediyorsa böyle davranması hak değil. Ben gerçekten böyle olmazdım, olamazdım.

Gün içerisinde kaç kez ağladım, durdum ve yine ağladım bilmiyorum. Brüksel’e giden otobüsü kaçırmak da iyi olmadı çünkü kafam dağılmadı, yoksa bir saat sonra dönüyor olacaktım nerdeyse Florine’le aynı saatte eve dönüyor olacaktım ve belki biraz daha rahat olurdum.

Sevgilim viberdan aradı. Sesini duymak bile…Çok özledim. Kendime kızıyorum çünkü onun kollarında rahat olmayı özledim biliyorum. Kendimize ait bir evde olmayı, Esra hayatımda olmasına rağmen mızmızlık etmemesini. Çok katılar burada, çok. Ben kendimi o kadar rahat sanmazdım ama beni rahat bıraktılar resmen yanında. Hele Fatma! Neden araya giriyor neden arada kalmaya çalışıyor anlamadım, sizin probleminiz deyip çekilmesi gerekiyor çünkü artık onun sorumluluğunda değil bu olay. Böyle söyleyip çekilmesi gerekirdi. Şimdi ben kötü oldum. Ayrıca ağlayıp duruyorum bir de üzerine dalga geçilecek zayıf insan oldum. Öyle görsünler istemiyorum ama diğer yandan da umrumda değil. Olmuyor çünkü. Dayanamıyorum. Hala dışarı çıkıp markete gitmekle gitmemek arasındayım, birlikte yeriz yemeği diye düşündüm ama evde bir şey yok o nasıl olacak onu da bilmiyorum. Hala gergin gergin oturuyorum evde. Gözümü korkuttular resmen. O geldikten sonra tüm o konuşmaları baştan almayı hiç istemiyorum. Almadan da olmayacak onu da biliyorum, saçma sapan geriliyorum. Bekleyişe devam…

Leave a comment